2 Eylül 2010 Perşembe

A broken man

bugün mahallemiz çoheycanlı dakikalara ev sahipliği yaptı sayın schmitz. gidip kaşımdaki o sorunlu deliği diktiricektim. banyoda eyeliner ile boğuşurken (şimdi eyeliner ne diyceksin tabiğki. gözümün üstüne sürdüğüm hede çocuğum) annem içerden hırsııız diye bağırdı. dedim sıçtık annemi içerde rehin aldı ben de geliyim diye annemi çığırtıyo. gittim baktım meğer annem balkondan görmüş. ötelerden bi teyzemizin evini şeyetmiş iki teyze. teyzelerin teyzeye intikamı. böyle. sonra babam polisi aradı yakaladılar. azıcık çabuk bitti heycan. böyle azıcık bıçaklı, vurmalı dövmeli bişeyler olsaydı güzel olucaktı.

deliğim kapanmıycakmış. zaten açtırdığım deliği niye kapattırmak istiyim. annem de tuttu kuaföre sürükledi. siz bu kuaför ve ayakkabı işinin kadınlar için ne ifade ettiğini, nasıl bi aşk olduğunu hiçbir zaman anlayamıycaksınız. ben de anlamıyorum zaten hala. ama insanın kendinden daha güzel annesi olması çok koyuyo insana. ciddiyim he.

doktor mehmet öz'ün bağırsağında kanser çıkmış. çokomik değil mi lan. töbe töbe. ama komik yani. sen o kadar programlar yap ingiliş ingiliş, detoks de, ot ye, sonra git kanser ol. işte bu da bize gösteriyor kii, hangimizin önce gideceği belli değil gibi iğrenç bişeyler söylemek üzereyim. ama söylemiycem.

işte hayat bana böyle. bi de cemal süreya var. bu günlerde de düz yazılarıyla vuruyor ağzıma ağzıma. onun vurduğu yerde bahçeler açar tabiğ.

sen inzivaya çekildin zannediyorum ki bu günlerde. pek dürtmüyorum o yüzden. aç kalmaman ve ölmemen umuduyla. sevgiler, saygılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder