29 Eylül 2010 Çarşamba

Only Happy When It Rains

Yağmur geliyomuş bu gece.Only happy when it rains i bulursan güzel olur.Metallica olur Garbage olur.Ama özellikle sabah herkes durakta tepişirken dışarda yağmurun altında ıslanırken bu şarkıyı dinlemek en büyük zevklerimden biri.

Dust In The Wind

Hayat zor ve anlamsız.Bugün dinci hayatımızın bi amacı olduğu konusu etrafında üniversiteler,lise yılları ,anadolu lisesi ve ölümle bütün dersi yedi.En arkadan çıkışmak istedim neden illa bi sebebimiz olsun ki, neden illa büyük bi amaca hizmet edelim.Rüzgarda uçuşan toz tanelerinden farklı ve daha önemli değiliz.Yaşayıp gidiyoruz işte.Hangimiz öldükten sonra hatırlanacak ki seyyid bey isminiz bile anılmayacak.Öldükten sonrasıymışmış..Zaten sonrasına inanılmasaydı hayatın anlamsız olduğu konusunda tüm insanlar hemfikir olurdu ve kaos oluşurdu.Ben sadece hayatımla mutluyum ölümden ve sonrasından bi beklentim yok daha fazlasını istemiyorum kendimi kandıracak kadar da aptal değilim.

O kadar da basit değil hayat.Dert etmem gereken daha önemli şeyler var.Duygular incinmemeli.Ama sanki ben incitmek için elimden geleni yapıyor gibiyim.Her gün bi önceki güne dönmek için nelerimi vermezdim diyorum eve gelince.Her akşam sözler veriyorum kendime.Her ertesi gün bozuyorum.İstemeyerek,şans,rastlantı eseri,mantıklı sebeplerim var kendimce ama hiç bi mazeret yeterli değil.O kalp kırılmamalı.O bakışın canımı yakmasının bi sebebi var ve bu sebep benim.Olan bitenin arkasından ağlayıp dövünmek tam bana göre sanki.Kendime acı çektirmek hoşuma gidiyor.Mutlu olmayı haketmiyorum.Mutlu etmeyi de haketmiyorum çünkü o da beni mutlu ediyor.

28 Eylül 2010 Salı

meet me somewhere that I can talk about everything

peki bugünün hayatımın en kötü günü olması? en kötüsü?
mesela hayatımda ilk defa gerçekten çok sinirli bi insanın artistik kaygı gütmeden duvarları yumruklayacabileceğini gördüm. ya da ağlama krizine girebileceğini. insanların nasıl seviyesizleşebileceğini. saygının ya da en azından vefa borcunun aslında bi hiç olduğunu. daha doğrusu böyle düşünenlerle konuşmayı bile beceremeyeceğini. çünkü o seni dinlemez.

okuldan çıkarken hayatımın en büyük kaygısı, sana anlattığım hayattan memnunsuzluk olayıydı. sen bana dedin ki "anı yaşa, düşünmen pek bişey değiştirmiycek". aklım almadı gittim uyudum. güzel de bi rüya gördüm. mutlu en azından umutlu uyandım. sonrası felaket zaten.

bana iki saat önce "insanı mahveden şey nedir?" diye sorsaydın, yaşadığının farkında olması diye başlar, istediklerimizin, çevremizde olup bitenin ve üst hayatın varlığından bi haber olmamızın bizi aptal ama en azından mutlu insanlar kılacağını söyler, bu fikrimin üzerine de seninle saatlerce tartışabilirdim. her zaman yaptığım gibi.

şimdiyse kendimi hiçbir şeye tepki veremiycek kadar aciz hissediyorum. aslında şaşkın ve oldukça yorgunum. bi de okuldan  nefret ediyorum dersem, tam bir ergen olucam. olley be.

Meet Me on the Equinox

ya keşke kutlayabilseydin utangaçlık etmeyip :P emindim ama ben kazanıcaktım :P konuşma da şöyle geçicekti burcu:'hocaam ekinoksunuz kutlu olsun' Sencer:' sağol canım teşekkür ederim.' arkasını dönüp ani bi hareketle tekrar:'ne demiştin canım ekin..' 'ekinoks hocam bugün' 'hahaha ay iyi hadi bakalım '

neyse suyumu bidahaki ekinoksta içerim artık :D sırf ekinoks diye okula gelicem o gün :D
(aslında yorum yazıcaktım baktım uzadı buraya taşımaya karar verdim :D)

27 Eylül 2010 Pazartesi

I can't give it up

tam yarım saattir yeni kayıt şeysini açmaya çalışıyorum. service unavaliable dedi bana. şöyle bi baktım da üst üste üç tane schmitz kaydı var burda. bu kadar zorlamaya gerek yk diye düşündüm. ama biloğa ne yazıcağım hakkında hiçbi fikrim yok. azıcık yabancılaşmışm sanırsam. merhaba diyorum ve bi arkadaşa bakıp çıkıyorum ben o zaman.

peki ben ozan'a sencer'in ekinoksunu kutlama iddiamızı anlatırken sana kerem dedim diye, "kerem diyip durma, çocuğun bi ismi var, schmitz desene!" diye azar işitmem. tağam dedim. hadi ben yine gelirim. bays.

20 Eylül 2010 Pazartesi

Bad Apples

Çöp kutusu bile yok lan sınıfta.Onu bile lazım görmemişler.Çöp gözüyle bakıyolar zaten bize.Sınıfın gayriresmi ismini 'Çöp Kutusu' koyuyorum.Zaten bi kaç ay kutumuzda bekleyip atılcaz biz de.Çöp kutusu içinde çöp kutusu mu olurmuş.Bu arada yarın gelip gelmeme konusunda kararsızım zaten alınmıycam okula.O saatte kalkıp duş almanın 1saat otobüste ter kokusu çekmenin sonra hocadan azar işitip karşıdaki kasaba gönderilmenin sonra da eve kaçıp uyuyamamanın bi anlamı yok sanırım.Gerçi ben ne zaman böyle desem bu akşam kestirin yarın öyle gelin diyolar da ne zaman da gitsem birileriyle papaz oluyorum.CONFUSED.

My Sacrifice

Okulun ilk gününden de nefret ediyorum.Hatta en nefret ettiğim şey.Özellikle yeni kıl bi müdür gelmişse ve otoritesini yerleştirmek amacıyla -Vefada görülmemiş birşey- okulun ilk günü herkesi sınıflara tıkıp yoklama aldırıp akşama kadar bekletiyosa.Ve bu yeni eğitim ve öğretim döneminde blok dersler mantıksız bi şekilde kaldırılıp okuldan çıkma saatimiz işkence edercesine 16 yapılıyosa.Ayrıca 4sene boyunca -özellikle geçen sene- imtiyazlar tanınıp çok rahat bırakılan son sınıfları görüp imrenen ve bu 4seneye 'biz de son sene öyle olucaz' diyerek tahammül edip bu sene tüm dönemlerin haftalık ders saati 35i geçmez iken son sınıfların 40saat olup cumaları herkes 5.derste çıkarken eşek gibi 8saat işlemek durumunda kalan biz son sınıflardan bu sene çok şey bekleyen bu idare tüm bu engelleri önümüze eminim mantıklı bir sebep yüzünden koymuştur. Tabi canım kesin vardır bi açıklamaları.Bi de üst kattaki 2depoyu boşaltıp sınıf diye 12-Tm lere yutturmaları yok mu. Sınıfta ufacık bi pencere ufacık bi petek 2-3 sıra bi de dersanedekinden bile ufak bi tahta var.Biz yine iyiyiz yan sınıfta tahta bile yok.Boş duvara bakıyo sıralar.Ne kadar yeni hoca varsa bize kakalamışlar.Kobay sınıf olmak için gerçekten çok uygunuz.Şurda ygs ye bi kaç ayları kalmış sinir stres yoğunluk altında ezilen zaten önlerine bir sürü sebepli (!) engel çıkarılan zavallı bi kaç TMci.Kim takar..Onlar yeni yetmelerin ailelerinden para çalabilmeye baksın.

Yeni müdürümüz şey sanıyo herhalde.Bu böyle başladı böyle gider.Nah gider.Vefanın karakterinde emin olduğum birşey varsa o da disiplinsizlik ve zora kesinlikle gelememe.Kemiklerimizi kırarmış.Yarın görücek kaç kişininkini kırabileceğini.İtaat etmemizi bekliyodur herhalde hatta emindir.Yarın eminim okulun yarısı bugünkü haliyle gelicek (biri de ben).Bu sene böyle geçmez.Bu okul 2hafta içinde karışır.Eski kafalı köye yeni adet gelir ama yeni kafalı köye eski adet gelmez.köyün başına eski kafa gelir getirilir ama o zihni bu bünye kaldırmaz.

18 Eylül 2010 Cumartesi

Killing Me Killing You

Otogardan nefret ediyorum.Çeşit çeşit insanlar.İnanılmaz bi umursuz koşurturmaca.Daha evrimini dahi tamamlayamamış yaratıklar.'neresi bura' 'berk abi' 'yok yok truva truva' 'berk abi metro' 'höö truva truva hee' diyip söylediklerime ve kocaman tabelaya rağmen içeri giren gibilerinden.Sonra ufacık ayranı 1liraya satan büfeler, ilk defa pazarlık yapmayıp tam para verip az para verdim sanılıp 1lira abisi 1 lira, büyükler de 2 lira' diye terslenen ben.Keşke sadece tam para o abicim iyi say diye terslemeseydim de ağzının ortasına bitane geçirseydim.Sıkıntı basıyo beni.Dolandırıcı olmuş herkes eşkiya hırsız.
Ayrıca ayrılıklar diyarı değil midir otogar hep birileri uzaklara gitmek zorunda kalıp kalanlarını orada bırakmaz mı.Aynı zamanda buluşmalara da ev sahipliği yapıyo diyeceksin ama o gelenlerle de eninde sonunda aynı yerde vedalaşmak durumunda kalıyosun ve bu hüznün yanında bir araya geldiğinizdeki sevinç devede kulak kalıyor.

Umarım yarın Otogara bambaşka bir gözle bakmaya başlarım.Ki öyle olucak bence.

10a10kala

is this love that i'm feeling?

allahım sana geliyorum. sabahın körü lan körü. ne düğünü. yemin ederim ilkokuldayken her sabah yaptığım gibi tuvalette oturup ağlamak istedim. ama geç kalmıyım diye annem kolumdan çekiştiriyor azıcık. sabahın körü lan ne saçımı yapıcam. makyaj falan. bu yazdığım son kayıttır he. sağ beklemeyin beni.

tuvalette ağlamak yerine şu topuklu ayakkabı hadisesini düşündüm. kadınların boy kompleksi ve erkeklerin ayak fetişizmi olmasaydı şu an acı çekiyor olmazdım diye düşünüyorum. bunu söyler giderim. bays.

16 Eylül 2010 Perşembe

her love was a joke from the day that we met.

bu sabah annemin yeni kahvaltı takımının bi parçasını kırdım. resmen gözümün önünde kaydı gitti, tutamadım. elim tutmadı resmen. çokoş kırıldı..

dün gece bi bebek gördüm. kendim sandım. resmen bi "burcu"ydu o bebek. aynen 3 aylıkken bi resmim var. komik ama bulaşık leğeninin içinde. babamın komikli şakasına uğramışım. böyle tombik tombik, üç aylık olduğum halde bi yaşındaki çocuğunki kadar simsiyah saçlar, bön bön bakışlar. o fotoğrafı kimseye göstermek zorunda kalmam umarım:P

annem "sen arkadaşının sana yardım edeceğinden emin misin?" dedi. gökçe ablamın yardım teklifini kibarca reddettim çünkü. bi arkadaşım gelicek dedim. ortada kalmamak umuduyla.

bu akşam kendimi kreş için hazırlamıştım. öğrendim ki hayal kahvesinde başkası varmış bu akşam. çohüzünlendim. neyse istanbulda pulp'a gideriz artık. hepberaber.

15 Eylül 2010 Çarşamba

Don't Be Cruel

biliyorum çok fazla ektim ama ben böyleyim işte arasıra çekip giderim kimseye haber vermeden almadan.Babamla annemle bile kaç gündür konuşmuyodum telefon kablosu çekikti.Mazeret gibi gelicek ama değil.Bundan sonrası için de söz veremem yine bi ara aynı şekil herşeyi bi kenara itip bitkisel hayata girebilirim.Canım çok sıkılıyo bu aralar.Kimseyle paylaşamıycağım şeyler.büyük değil sadece kendimle ilgili kendim halletmem gereken kendi başıma en azından dayanma unutma bi kenara atma çabası içindeyim.ve atlatıyorum sanırım planlı hayata girerek.Ozan hergece kafamı ütülüyodu çalışmaya başladın mı lan diye.Bugün sınav sorularıma baktım sadece 15soru tamamen dikkatsizlik.2.sınıftayım.tabi eğer yarın ve öbürgünkü sınavlardan güzel puan alabilirsem(ki tüm umudum ygs idi).Çalışmaya başladım bu gece 1-2 konuya baktım geçen seneden.Alışveriş yaptım.Evi topladım.Bulaşıklara enerjim kalmadı onları da yarın yaparım artık.Artık sabahları üşenip dersaneye gitmemek yok.Çalışmayıp bütüngün pcye bön bön bakmak yok.Açlıktan midem delinene kadar yine de yemek yapmamak.Günlerimi doldurmak mesela.İstanbula dolu valizlerle gelicek arkadaşlara yardımcı olmaya gitmek amca hala ziyaretleri ekilen arkadaşlarla buluşarak gönüllerini alma.Yapıcam hepsini gaza mı geldim sanmıyorum pek gaz adamı değilim.En önemlisi birilerine büyük sözler verdim.Söz tutmamak adetim değil ama o sözleri hiç bi zaman tutamadım artık zamanı geldi sanırım.Referandumdan evet çıktığına göre(ne alaka bilmiyorum işte bu gaz sanırım ) tüm hayatımdaki hayırları bi kenara bırakıp yes man olma zamanıdır. Referandumda da evet diyenlerin hepsi sırf cahil olduğu typ yalakası olduğu için vermediler eminim bi kesim o 3-5 hak için vermiştir ki o kişileri yadırgamam.Ama şu önümüzdeki günlerde kim bu hakları kullanacak meraktayım.mesela evet diyen kim tüm telefonların dinlenip milletin gizli gizli fişlenmesine karşı çıkıcak,kim yurtdışına anayasal çıkma hakkını (öyle bişey de varmış ilk defa duyuyorum) kullanıp ürdüne filistine gitmek istiycek, hangi ikinci plana itilmiş kadın kocası veya erkek kardeşi veya herhangi biri yüzünden mahkemeye başvurucak, kaçtane işçi sendikalara üye olacak kaç kişi berbat çalışma koşulları ve düşük maaş sebebiyle greve gidicek, kaçtane sebepsiz işinden kovulan işsiz yargıya başvurucak. Hiçbiri olmuycak sanmıyorum çünkü en basitinden bu halk her sabah 150kişilik otobüslere koyun gibi 300 kişi bindiriliyo ve gıkını çıkaran bile yok.Bu referanduma evet diyenler bugüne kadar hangi anayasal haklarını kullanmışlar her gün en dandik marketlerde bile kazıklanırken tüketici haklarını kaç kere kullanmışlar.Kaçtane haklarından haberdarlar? Aziz Nesin eminim oldukça anılıyor bu aralar ama harbi taşaklı adammış. o günlerde onu söylemek bugün bile açık açık söylenemezken..Bu halka güvenim yok artık typle idi amin arasında bi fark görememeye başladım demokrasi adına diktatör ilan ediyo kendini adam.Son osmanlı padişahı (!) Kılıçdaroğlunda bi umut görmüştüm ama kendini tekrarlamaktan başka bişey yapmıyo o da.Güzel çıkış yaptı çabuk söndü.Bu ülkeyi kimse kurtaramaz artık tybi bile yaptığı vatan hainlikleri yüzünden yargılayamıycakken.

Çok siyasete daldım dolmuşum baya :D
Eminim yeterli olmuycak bu tekrar blog ortağı olmama ama en azından birşeyler yazmaya devam etmek istiyorum yüksek izninizle :P Benim Haklarım Var!

14 Eylül 2010 Salı

forget her

önce sandıktan "evet" çıktı, sonra final maçını kaybettik, şimdi de bu yatakhane mevzusu. 
biri beni teselli etsin, hala umutla bakabileceğim şeyler olduğunu söylesin istedim.
bu arayıştayken bir de ihanete uğradım.
üstüne bir de çıkmak istemeyip nazlanan bi yirmilik diş acısı.
sıkıcı bi film.
acılarımı sıralıyorum.
hissedilme derecesine göre.
ihanet>yatakhane>diş ağrısı>"evet">final maçı
biri beni teselli etsin ya da bunu kendime yapabilmeyi öğreniyim.


 oh my tears are falling down as i try to forget
her love was a joke from the day that we met
all of the words all of the men
all of my pain when i think back to when
remember her hair as it shone in the sun
the smell of the bed when i knew what she'd done
tell yourself over and over you wont ever need her again


"burası artık sadece benim blogum."

buçuğa on kala

10 Eylül 2010 Cuma

change your mind

sabah ailecek balkonda kahvaltı edelim demiş annem. beni uyandırdı, uyku sersemi  tam balkona gittim masaya oturdum, zil çaldı. gidip açıyım dedim. iyi ki akıl etmişim de delikten bakmışım. böyle kocaman, irili ufaklı, kızlı erkekli velet sürüsü. arkamı döndüğüm gibi balkona geri kaçtım. annem anladı tabi nolduğunu bişey demeden gitti kapıyı açtı. ben çocuklardan sanki yılandan korkuyormuşum gibi korkuyorum. gerçi yılandan korkuyor muyum bilmiyorum ama. meselağ böcekten korkuyor kadar korkuyor olabilirim. böcek gibiler çünki. ıyy. böyle karşılarında ne diyceğimi bilmiyorum, ağızlarına yüzlerine vurasım geliyor. öylesine korkuyorum. bak düşününce bile gerildim.

aynen senin de dediğin gibi makyajımı yapmış, güzel giyinmiş, sıkıcı aile ziyaretlerinde bazen benim üzerimde dönen saçma muhabbetleri dinlemektense sana takılmayı yürekten istedim. kasvetli bayram havasını yaptığın şebeklikle azıcık da olsa kırmayı başardın. bırava.

bayramda herkes artık eşşek kadar olduğumu hatırlattı bana. sağolsunlar.

6 Eylül 2010 Pazartesi

dance me to the end of love

sana bütün hırsımla şunları yazmak istiyordum. 
işin içinden genelleme yaparak çıkmaya çabalıyosunuz. ayrıntıyı gören biziz. ondan kavgaları biz kazanabiliyoruz. trip konusunda haklı olabilirsiniz. çok çekilmez bişey tripli kız. ama en azından erkek gibi muhabbet edebileceğin bi kızdan daha çekilebilir. şimdi ben seninle "abi var ya dün şuraya şuraya gittim böyle böyle oldu" diye konuşsam, hiç hoş değil bence. sence de öyle bence. trip geçiyor bi gülücükle, öpücükle. erkek gibi  olunca nasıl düzelticeksin. töbe ya. genelleme yapmak kişiliğe hakarettir azıcık. hiç bi farkın yok der gibi. sopalık. dövmelik. bi de avaz avaz "ben farklıyım" diyosun. eşitsizliğe bakın yareppim.

ama kendimi öylesine pessimist buldum. sanırım sabah kalkıp vesikalık çektirmek zorunda kaldığım için. bok gibi oldu. hala seninki kadar güzel bi vesikalığım yok. kimliğinde bi de ya. şanslı velet.
yukardakilerin ne kadar boş olduğunu farkettim. beyaz bayrak sallıyorum. yalancı zafer senin.


"biz kızlar hepimiz aynıyız. siz erkekler de öyle. tek yaptığımız birbirimizi yormaktan ibaret."

3 Eylül 2010 Cuma

..And The Dawn

Çokhaklısın inzivaya çekilmem konusunda 4gündür hastayım yatıyorum.Neyseki Can yanımda o bakıyo bana.Final sınıfı da yatıyo sanırım artık 36saat devamsızlığım oldu.Köydekiler yarın sınavına gir sonra köye gel iyileştiririz biz seni diyo.Bayram da geliyo.Sonra da okul.Çalışmaya başlamadım hala.Şu antibiyotikleri ağrı kesicileri biraz fazla mı kaçırsam ne.Cidden.Yarın da sınav 8.30daymış ne zorları varsa bizle.Yatsam mı artık bu gece şafağı bekleyemicem.

Yoksa şafak yakın mı?

onikiyeonkala

2 Eylül 2010 Perşembe

A broken man

bugün mahallemiz çoheycanlı dakikalara ev sahipliği yaptı sayın schmitz. gidip kaşımdaki o sorunlu deliği diktiricektim. banyoda eyeliner ile boğuşurken (şimdi eyeliner ne diyceksin tabiğki. gözümün üstüne sürdüğüm hede çocuğum) annem içerden hırsııız diye bağırdı. dedim sıçtık annemi içerde rehin aldı ben de geliyim diye annemi çığırtıyo. gittim baktım meğer annem balkondan görmüş. ötelerden bi teyzemizin evini şeyetmiş iki teyze. teyzelerin teyzeye intikamı. böyle. sonra babam polisi aradı yakaladılar. azıcık çabuk bitti heycan. böyle azıcık bıçaklı, vurmalı dövmeli bişeyler olsaydı güzel olucaktı.

deliğim kapanmıycakmış. zaten açtırdığım deliği niye kapattırmak istiyim. annem de tuttu kuaföre sürükledi. siz bu kuaför ve ayakkabı işinin kadınlar için ne ifade ettiğini, nasıl bi aşk olduğunu hiçbir zaman anlayamıycaksınız. ben de anlamıyorum zaten hala. ama insanın kendinden daha güzel annesi olması çok koyuyo insana. ciddiyim he.

doktor mehmet öz'ün bağırsağında kanser çıkmış. çokomik değil mi lan. töbe töbe. ama komik yani. sen o kadar programlar yap ingiliş ingiliş, detoks de, ot ye, sonra git kanser ol. işte bu da bize gösteriyor kii, hangimizin önce gideceği belli değil gibi iğrenç bişeyler söylemek üzereyim. ama söylemiycem.

işte hayat bana böyle. bi de cemal süreya var. bu günlerde de düz yazılarıyla vuruyor ağzıma ağzıma. onun vurduğu yerde bahçeler açar tabiğ.

sen inzivaya çekildin zannediyorum ki bu günlerde. pek dürtmüyorum o yüzden. aç kalmaman ve ölmemen umuduyla. sevgiler, saygılar.