30 Temmuz 2010 Cuma

le petit prince

eğer fransanın euroya geçmeden önceki 50 franklarından birine sahipsen seninle evlenebilirim. yoldan geçen birinde varsa onunla da evlenebilirim. küçük prensin resmi varmış üstünde. ya benim bunu 2004 yılında biliyor olmam lazımdı ki simon'dan istiyim o bana göndersin falan. gazeteye ilan vericem üzerinde le petit prince olan 50 frankı getiren beni alır diycem. o derece önemli benim için. o derece mutlu edici, sevindirici. felan.

ikinci bi ilan daha vericem. küçük prens'in cemal süreya çevirisiyle fransızca versiyonunu getirenle de hmm ne biliyim. onla evlenmem de çıkarım mesela. kahve içmeye falan giderim.

böyle. benim için candır, canandır küçük prens. yüzlerce kez okunası, her okuyuşta sonunda ağlanasıdır.

"on ne voit bien qu'avec le coeur; l'essetiel est invisible pour les yeux"

buçuğa on kala.

29 Temmuz 2010 Perşembe

Wanted: Dead or Alive

Dün sabah (aslında daha geceydi hava karanlıktı) saat 4.50de ezan sesiyle uyandım.zaten kendimi 4.55te kalkmaya programlamıştım.öyle şeylerde heyecan yapınca nedense alarmdan 3-5dk önce kalkarım hep.sessiz sessiz parmak uçlarımın üstünde banyoya gittim dişlerimi flan fırçaladım büyük bi havlu aldım aynı şekilde odama döndüm.zaten herşey geceden ayarlanmıştı.Tek sorun evin kapısından dışarı adım atabilmekti.Şortumu içime giydim üstüne kot üstüne t-shirt üstüne gömlek üstüne de kapşonlu kalın bişey.Dedim herhalde böyle çok terlerim.Fakat artık bir sorunum daha vardı o da kapının önünde yatan babamdı.Adam televizyonun karşısında uyuya kalmıştı.Artık kaskı dışarı çıkarabilmek de problem olmuştu benim için.Camdan atiim dedim baktım tül var şimdi onu açana kadar tüm ev ayağa kalkar.Düşündüm taşındım bi çıkar yol bulamadım kaskı bıraktım.Tam evden çıkarken babam uyandı(tam kapının yanında yatıyodu çünkü herif tam gününü buldu) dedi nereye gidiyosun be çocum.Dedim domuz beklemeye baba ben sana söylemeyi unuttum Gürcan'ın babası gece beklemiş biz de şimdi gidiyoruz.Eh be çocum be bu saatte bu havada ne domuzu be eh be (tüm konuşma fading biçiminde) diyerekten adam uykusuna geri döndü.Sonunda evden çıktım motosikleti yükledim.Gürcanla buluşçağımız yere gittim.Beklemeye başladım.Sigaram da yoktu paketi geceden almıştık sabaha bulamayız diye ama saklama problemleri nedeniyle gürcan taşıyodu.Bu durum daha da bi stresli hale soktu beklemeyi..

(To Be Continued)

24 Temmuz 2010 Cumartesi

bu şarkı o şarkı değil.

canım çok sıkkın. öyle beş dakkada bir söylenen "canım sıkıldı" cümlesindeki "sıkılmak" ile alakası yok. kelimenin tam anlamıyla sıkkın canım. böyle gözlerim falan yanıyo, konuşamıyorum. ağzımı açınca ses çıkmıyo.

salak salak şarkılar söyledi kreş geçen akşam. böyle bildiğim şarkılar, eskiden gelen cinsten. sonra şarkıları yarıda bırakıp barın bahçesine attım kendimi, eskiden gelen insanlar gördüm, bi iki cümle konuştum, gülümsedim. sonra bıraktım kreşi orda çıktım. çok sevdiğim şarkıyı dinleyemedim. benim ardımdan çalmış. canım sıkıldı.

insanın dinleyemediği bi şarkı için canı bu kadar sıkılmaz diyceksin. anlamıycaksın. 

çok ufak şeylerden heycanlanmamı, kocaman kocaman sevinmemi ezgi çok sever. iki gündür büyük şeyler bile heycanlandırmıyor beni. bişeyi bekliyorum sevinmek için, değsin istiyorum sanki ama anlamadım.

şöyle güzel bi şiir okusam..

they'll lock you up in a sad sad zoo.

yalan atıyosun çok belli. bu blog bana küsmez bi kere. özlememiş falan diyosun. aramızı bozmak istediğini anladım ama çok zor işin.


"2 hafta sonra dersane mi olurmuş yeağ" diyen bi sürü garip insan tanıyorum  biri de sensin :P ama bunun çogüzel bi tarafı da var ki istanbula gidiyo olman. blogla istediğin gibi alakadar olucaksın. (çok bencilim bu günlerde :D)

ayrıca sesini hatırladım. sonra yine unuttum.

hayvan gibi sıcaklarla boğuşuyorum burda. geceleri uyuyamayıp buhranlar geçiriyorum. hayata lanet ediyorum.

şimdi de denize gidiyorum. aşkama görüşürüz sevgili bilog!

ay hayat çok zor :)

buçuğaonkala

gotta be somebody

sen yokken blogla uzun uzun dertleştik.sana bi sır veriim seni hiç özlememiş.küsmüş.yani en azından o öyle söyledi ama eminim seni çok özlemiştir.

2 haftacık tatilim kaldı.Çok kötü bi durum.hele bu 2 haftayı da 2hafta sonrasını düşünerek geçirmek daha bi ölüm.

senin yazdığın gece ben tam 10tane içmişim.Bloga bakıcaktım sözde.Havalar çok sıcak yapıcak hiçbişey yok.Ben yine içmeye gidiyorum.

1e10kala

22 Temmuz 2010 Perşembe

sweet melodies

öf nebçim özledim ben bu blogu!!

sen çifçilik oyunu oynarken ben ne yazıkki hala modern yaşam sürmekteyim. ama şu an kafam o kadar iyi ki. önümde kocaman -bence altı aylık hamileliğe denk gelen- portatif bir göbekle yaşıyorum. bu gecelik. çünkü bi sürü bira içtim üstüne kumpir yedim, üstüne frambuaz cotto yedim üstüne dondurma yedim. ya ben noldum böyle?


o değil de frambuaz bilmemne hayatımda yediğim en güzel tatlıydı. doruk noktasıydı o. muhteşem bişeydi.

bugün blogu açtım uzun uzun baktım, sonra yine baktım, sonra yine baktım, yazamadım. kendimi senden, bu blogdan çok uzaklaşmış gibi hissettim. iki günde :P sonra saçmaladığımı düşündüm yazdım.

kuzenime viyana ile ilgili bütün endişelerimi anlattım. "sen salak mısın?" dedi bana ezgiyle bir olup.
bilmem. olabilir belki de.

20 Temmuz 2010 Salı

forgotten temple

...


Bütün gün traktör üstündeyim.Buğday biçiyoruz,taşıyoruz,döküyoruz.Yer suluyoruz.İneklere ot biçiyoruz.Saman balyası taşıyoruz.Bi yandan araştırıyorum fiyat soruşturuyorum kâr hesaplıyorum.Ben büyüyünce çiftçi olcam.

buçuğa on kala

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Let it be

Ho Ho Hoo. Viyana.Hmm. Güzel.Umarım başarırsın.Yani oraya gitmesi flan kolay iş.Ama yaşama alışmak..( Hem de benim öğreticeğim Almancayla :D şaka tabi benden Almanca zaten öğrenemezsin anca 2miz birisinden öğreniriz.Annem mesela.) Herneyse. Bilmiyorum bi insanın en azından bi amacının olması güzel.Biz de öyle tüm Sülale masada oturduğumuz zaman ip ince bi ' Enformatik' çıkıyo ağzımdan ama öyle bi inançsız ki kendimi kendim bile inandırıcı bulmuyorum.Hiç bi amacım yok.İnanmak Başlamanın Başlamak da Bitirmenin yarısı mıydı neydi öyle diyolar.(Şahsi fikrim sadece gaza getirici içi boş bi laf olduğu) Bu durumda benim amacım bile yok ben baştan sınıfta kaldım.Benim de yolum Almanya gibi gözüküyo.Abimin oraya biyere yerleşirsem üniversiteye tamamdır.2miz de bol bol Almanca öğreniriz o zaman.Kuzenlerine hayatlarını sor bol bol araştırma yap şimdiden.Çok saçmaladım sanırım ben de çok uzun yazmışım kafam güzel idare et.Ha bu arada dün tam 10 tane bira içmişim.
Saat da 9a10varmışş..

say a short goodbye

genel olarak rüya görmekten çok hoşnut olan bi insanım. rüya görmediğim gecelerin boşa geçtiğini falan düşünür, hayal gücümün artık yeteri kadar geniş olmadığına kendimi inandırıp üzülmeye başlarım. bu aralar öyle obsesif rüyalar görüyorum ki, kendimden korkuyorum. tabi bu rüyaları görmemde, ısrarla balkonda hafiften korka korka yatmamın etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. sabah da böyle bi memnuniyetsiz kalkıyorum. sancım falan oluyo. hiç anlam veremedim şu bir haftaya.

"Düğmeler yine açılmayınca Kerem öyle bir ah çekti ki, soluğu aleve döndü, alev birden her tarafı sardı. Kerem Aslı'nın gözü önünde kendi ateşiyle kavruldu, bir anda kül oldu. Aslı saçlarının düğümünü açtı. Kara saçlarını kelep yapıp Kerem'in külünün çevresinde dolandırdı. Sönmemiş bir köz parçası da Aslı Han'ın saçlarını tutuşturdu. Aslı da Kerem'in ateşiyle yanıp kül oldu... "

lan ağzınıza ağzınıza vurucam. bütün hikaye boyunca bakalım nerde ölücekler diye bekledim zaten. evlendirdiniz yine de bi değişiklik olsun da yaşasınlar demiyosunuz.

neyse asıl söyliyceklerimi şimdi söylüyorum. malum avusturyadan kuzenlerim geldi. dayım yengem felan. çok da severim hepsini, canımdırlar. daha ilk günden üniversite muhabbeti başladı. "heh şimdi sorucaklar, psikoloji diyince ırın kırın edicekler, yok iş bulmak diycekler, yok para diycekler. hukuk falan da var aslında.. diycekler" dedim.neyse kahvaltı masasından kalktık ki aldım o nadide soruyu. bi an duraksadım sonra kısık sesle "psikoloji" dedim . tepkiyi bekliyorum. allahım o nasıl bi coşku selidir, o nasıl bi mutluluktur. ben daha önce hiç psikoloji okuycam diyince bu kadar sevinen insanlar görmemiştim. çünkü annem benim lafımın hemen arkasından "viyana üniversitesi'nde" diye bi açıklamada bulundu. sağolsun.

evet, annem viyana üniversitesinde okumamı çok istiyor, istemekle kalmıyor sürekli araştırıyor bişeyler yapıyor. gerçi ben de isteksiz değilim. viyana'da yaşayan insanlar olarak dayımların tepkisi kesinlikle gelmem yönünde oldu. bu kadar insan istediğine ve desteklediğine göre uçuk ve saçma bi hayal olamaz anneminki dedim. ki annem bu beni istanbula yollamış olduğuna bile üzülen birisi. mesafeden dolayı. burda boğaziçini kazanmak birazcık sıkıyo açıkçası. ee normal bi üniversitede psikoloji okudum. bunun stajı var, hastanesi var, klinik açması, müşteri gelsin diye beklemesi var. türkiye şartları malum, ne kazanacağım hiç belli değil. avusturya'da yasalarla korunan bi hakkım var. beni 2000 euronun altında hiçbiryer çalıştıramıyor falan filan. dil sorunum var tabi. ama eğitim ingilizce.

benim aklıma asıl yatanı burda bi sır olarak sana veriyorum. viyana opera ve müziğin başkenti olarak kabul ediliyor. orda mutlaka bi müzik okuluna gitmek amacım. türkiye'de konservatuar okumama izin yok. zaten okusam da bi işime yaramıyor. ama orda belki bişeyler yapabilirm gibime geliyor. 

işte böyle. bugün çok konuştum. normalde çok konuşan bi insanım zaten. zamanla alışırsın. mesela bana vericeğin almanca kursu alışman için çok uygun bi fırsat bence:P

ikiye on kala.

16 Temmuz 2010 Cuma

18 & a life

Hayat zormuş.İnsanları dinliyorum kaç gündür.Lise askerlik iş boş durmak parasızlık..Eskiden gülerdi insanlar.Şimdi sitem bile etmiyo kimse.

Ya bi çıkar yol arıyorum da bulamadım buluşabilmemiz için bişey.Tek çare İstanbula erken gelmeniz gibime geliyo.


9a10kala

she's ten times heavier

 bişey diyip gidicem.

lanet geçmemiş.

olley be.

altıya on kala.

so sally can wait

bu saatte geldim eve, bilgisayarı açtım. normalde ilk biloğa girerim ama bugün konuşmamızı hatırlayıp bi daha girmiyceğini düşünerek açmadım. salak salak feysbuka baktım sıkıldım. sonra yeni sekmede gugılı açıyım dedim. gugıl kısayoluna şeyediyim derken yanlışlıkla biloğu açtım. baktım benim kaydım değil cat power falan diyo. kerem bey boş durmamış beni şaşırtmış. salak salak gülmeye başladım farkında olmadan. sonra halimi fark ettim bi de kendime güldüm. gece gece  güldürdün yani beni. vay be.

şu lanetin zayıflaması konusu benim de aklıma takılıyor. bu bahaneyle yeniden mi görüşsek ne :P gerçi her baktığında yakalayamayınca da daha zevkli oluyo sanki. bonus heyecan ve mutluluk gibin.

her saate baktığımda niye salak salak sırıttığımı anneme açıklamak zorunda kaldım bugün. yazık kadıncağız biricik kızının delirmesinden süpheleniyor olabilirdi:D

o sadece bi geyik olarak biliyor olsun.
aslında çok büyük ve gizemli bi lanet  bence bu. hı hı öyle.

bire on kala.

15 Temmuz 2010 Perşembe

cat power

oha Accept değil mi lan o ne alaka diycektim ki gagıllayınca buldum güzel şarkıya benziyo dinleyemedim.yine zamanım yok yine anca uğrayabildim.Bugün arkadaşım saati sordu 8e10kalaydı.salak salak gülmeye başladım :D (yine güldüm yazarken) suratıma baktı hiçbişeyden habersiz.Ama dün ne zaman saate baksam ya 45 ya 55 geçiyodu korkmaya başlamıştım.birbirimizden uzak kaldıkça lanet üzerimizden kalkıyo sanırım. Bugün görüşünce düzeldi neyseki.Pek de niyetim hevesim yok açıkçası ben mutluyum.

Buçuğa on kala

be true

bunca zaman sonra senden haber alabilmek ne güzel. tam da dediğin gibi uzun zaman geçmemesine rağmen çok uzak gibi. konuşmanı unuttum mesela. devriminkini unutmadım. seni yeni tanıdım ondan herhalde.

bu kadar sıkıntıda olmana da ayrıca üzüldüm. benim diş ağrım bişey değilmiş meğer.

odama kocaman amelie afişi aldım. ama o kadar kıymetli ki asmaya kıyamıyorum. oraya koyuyorum olmuyor. buraya koyuyorum içime sinmiyor falan. işte ben de bunlarla uğraşıyorum. kerem ile aslı'yı okuyorum. insanın isminin bi hikayesi olması güzel. benimki gibi hemşire eseri değil.


bi de günde yüz elli kere felan "metal heart" dinliyorum.


*it's damned if you don't, it's damned if you do.

Here Without You,Within confusing Thoughts

Herşey çok güzeldi ama çabuk bitti.Köydeyim babamla.Ne güzel uçuyodum hiç birşey umrumda değildi. Babam tutup aşağı çekti beni.yine bir sürü sıkıntı derdin arasında yüzmeye başladım.'O bölümü kazan yoksa tutup Almanyaya götürürüm seni.Kararım kesin.' gel de strese girme. Üstünden fazla geçmemesine rağmen çok uzak gibi geliyosunuz bana.Ne güzeldi o günler.


(elektriğim kesildi yazım silindi yenisini yazdım 10 saniye var sanırım 5 e bu sefer fındıktan.)

13 Temmuz 2010 Salı

love will tear us apart again.

önce bi atarlanıyım yazmıyım falan dedim ama vazgeçtim.  her ne kadar burda art arda girilmiş kayıtların hepsinin bana ait olduğunu görünce bi burukluk yaşıycaksam da karar verdim kaçmak yok bu kez. 

bu aralar hayat bana güzel değil. her an dişçi hanımın ağzına ağzına vurma potansiyeline sahibim. çok acıyor. dün bi sürü iğne soktu çıkardı hayvan, tam bi buçuk saat bağıra bağıra ağladım. hiç utanmadan hem de. hayatımda yaşadığım en büyük acıydı. kim bilir daha nasıllarını yaşıycam.

lüleburgazın nadide bir şehir olması yolunda ne kadar kampanya varsa katılıcam, destekliycem. eğer yoksa ben yeni bir kampanya başlatıcam. 45 numara plakayı da ona vericem. bence çok güzel olucak. 

siz de artık istanbul'a dönün. hadi. yoksa saate bakmayı reddedicem.


buçuğa on kala.

12 Temmuz 2010 Pazartesi

drama in your hands

ben de yeni geldim. ne zaman ben gelsem sen gitmiş oluyorsun, sen burda olsan ben yokum. kaç gündür bir türlü karşılaşamamamızın sebebini çözemedim. böylesi daha fantastik oluyor.

*istanbul'a çanakkale aktarmalı dönmediğin için seni döveceğimi burdan tekrar belirtmek isterim. seni yeniden otogarda görmek güzel olurdu.

üzülerek söylüyorum ki kupayı ispanya kazandı. maçı izleyemedim ancak üzüntünü burdan paylaşıyorum.

bugün uzun süredir ilk defa bir çocuk sevebildim. küçücük bişeyin kucağında yatıp uyumaya çalışması çok garip oluyomuş. sıcak falan.

heğ çok güzel. on gün yokmuşsun. ben de üç gün sorun değil falan diyorum.

bu arada hani şu çok parlayan ama aslında gezegen olan hedenin hangi gezegen olduğunu unuttum. sen söylemiştin. bi ara şeyediver yine.


11 Temmuz 2010 Pazar

à mes amis, je vous aime, je dois partir

yenii geldim maça bakmıyorum çünkü İspanya yenicek sinir olucam.Bugün oradan kaçmak adına ( Ebc görmez umarım ) neler yaptım ne fedakarlıklar yaptım bilsen :D özlem ve sıkıntı bitiriyodu beni iyi de oldu sanırım.Aslında direk İst'e otobüs olmadığı duyumuyla Çanakkale aktarmalı gelmeyi düşünüyodum lâkin varmış sizin de dolu olduğunuzu düşündüm kaçırmadım. Her gün 10 defa 10 kalalarda yazasım var ama 10 kere şansıma tüküreyim ne 10 dakika zamanım var ne de internete girebilicek 10 gün boşum :/ Yalnızlığıma çekilmek üzere köye gidiyorum.Her 10 kalada saate bakıp anılara dalıp 10 fırtta sigaramı 10 dikişte biramı bitirmeye..

(Devrimle de adam gibi vedalaşamadık üzgünüm çok iyi bi tatil geçirdim kucaklıyorum onu burdan görür umarım)

zehn vor zehn

i will be there for you

evet.
tam da "bu blogda yalnız kalmadığımı bilmek de güzel." demiştim ki 3(yazıyla üç) gün süreyle sap gibin tek kişilik biloğum olduğunu öğrendim.

üç günün çabuk geçmesi umudu ile.

o değil de iki yazarlı bilog mektup gibi oluyormuş. diğerinin ne zaman ne yazacağını bilmiyosun, görünce heyecan şeyediyorsun falan. güzel şeyler.
tabiğ mektup en birinci güzel şey.

ikinci güzel şey olarak da schmitz'in katkılarıyla şunu seçiyorum:

"Remember yesterday, walking hand in hand
Love letters in the sand, I remember you.
Through the sleepless nights, through every endless day.
I'd wanna hear you say, I remember you."

me in you.

dün ne tesadüftür ki ben de iki kez saate baktım ve tabiğki yanılmadım. on vardı.

gece uyur uykumda hayal meyal saate baktım. dörde on vardı.

sabah bi buçuk yaşındaki kuzenim yatağıma vurmak suretiyle beni uyandırdığında baktım on ikiye on vardı.

*dün gece üçüncülük maçının tekrarına denk geldiğimde saate bakmadığım için çok üzgünüm. kesin bişeylere on vardı.

beş gecedir rüyama giriyor.
ki ezgi bilir rüyaların benim için yeri ayrıdır.

acaba gerçekten lanetlendik mi diye düşünmüyor değilim.
lanetlendiysek bile güzel.
bu blogda yalnız kalmadığımı bilmek de güzel.

*ayrıca dün ilk defa biloğumuzun ismine dikkat ettim, translate hedesine girdim baktım ve hiç şaşırmadım.
tam da senden beklediğim gibi schmitz.

beşe on kala.

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Skid Row - I Remember You

pouring rain

O gün saate ilk baktığımda 2 ye 10 kalaydı. 'yolculuk bitmek üzeredir' diye düşündüğümde pencereden dışarı baktığımda 10 kilometre kalmıştı. Bugün 2 kere saate baktım (sadece 2) 2sinde de 10 kalaydı. Çanakkale ne yaptı bana bilemiyorum ama çok özlediğime eminim bir tek. Sizi çok özledim.Ezgi hala dalga geçiyor o gün geçtiği gibi:' bakalım orada mı daha çok eğleneceksiniz yoksa burada mı eğlendiniz?!'.Burada -'eğlenirken'- tek yaptığım o 6 günü düşünmek.Bu akşam da 3.lük maçı var artık ispanya maçını düşünüp düşünüp konsantre de olamam.8e de 10 mu var ne.

8 Temmuz 2010 Perşembe