29 Temmuz 2010 Perşembe

Wanted: Dead or Alive

Dün sabah (aslında daha geceydi hava karanlıktı) saat 4.50de ezan sesiyle uyandım.zaten kendimi 4.55te kalkmaya programlamıştım.öyle şeylerde heyecan yapınca nedense alarmdan 3-5dk önce kalkarım hep.sessiz sessiz parmak uçlarımın üstünde banyoya gittim dişlerimi flan fırçaladım büyük bi havlu aldım aynı şekilde odama döndüm.zaten herşey geceden ayarlanmıştı.Tek sorun evin kapısından dışarı adım atabilmekti.Şortumu içime giydim üstüne kot üstüne t-shirt üstüne gömlek üstüne de kapşonlu kalın bişey.Dedim herhalde böyle çok terlerim.Fakat artık bir sorunum daha vardı o da kapının önünde yatan babamdı.Adam televizyonun karşısında uyuya kalmıştı.Artık kaskı dışarı çıkarabilmek de problem olmuştu benim için.Camdan atiim dedim baktım tül var şimdi onu açana kadar tüm ev ayağa kalkar.Düşündüm taşındım bi çıkar yol bulamadım kaskı bıraktım.Tam evden çıkarken babam uyandı(tam kapının yanında yatıyodu çünkü herif tam gününü buldu) dedi nereye gidiyosun be çocum.Dedim domuz beklemeye baba ben sana söylemeyi unuttum Gürcan'ın babası gece beklemiş biz de şimdi gidiyoruz.Eh be çocum be bu saatte bu havada ne domuzu be eh be (tüm konuşma fading biçiminde) diyerekten adam uykusuna geri döndü.Sonunda evden çıktım motosikleti yükledim.Gürcanla buluşçağımız yere gittim.Beklemeye başladım.Sigaram da yoktu paketi geceden almıştık sabaha bulamayız diye ama saklama problemleri nedeniyle gürcan taşıyodu.Bu durum daha da bi stresli hale soktu beklemeyi..

(To Be Continued)

1 yorum: